Fen Bilimleri Enstitüsü / Graduate School of Science and Technology
Permanent URI for this communityhttps://gcris3.etu.edu.tr/handle/20.500.11851/252
Browse
Browsing Fen Bilimleri Enstitüsü / Graduate School of Science and Technology by Access Right "info:eu-repo/semantics/closedAccess"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Ardışık Hidroelektrik Santrallerden Oluşan Bir Sistemde Üretim Planlama ve Gün Öncesi Enerji Piyasasında Teklif Oluşturmak için Entegre Bir Optimizasyon Modeli ve Analizi(TOBB ETÜ, 2021) Özbolat, Sevde Nur; Ertoğral, KadirTüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de elektriğe olan talep gün geçtikçe artmaktadır, bunun bir sonucu olarak yenilenebilir enerjiye olan ilgi ve yatırımlar da artmıştır. Türkiye'nin önemli enerji kaynaklarından biri olan hidroelektrik enerji, diğer enerji kaynakları ile karşılaştırıldığında daha kolay başlatılıp durdurulabilir bir yapıya sahiptir. Esnek ve kontrol edilebilir olduğundan üreticilere doğru zamanda üretim yapma fırsatı sağlamaktadır. Bu nedenle, Hidroelektrik Santraline sahip bir şirket sistemin durumunu göz önünde bulundurarak elektrik üretmek için en iyi zamana karar vererek gelirini artırabilir. Bu çalışmada, birden fazla enerji santraline sahip ardışık HES'lerden oluşan bir sistem için üretim çizelgeleme ve gün öncesi piyasasında teklif kararlarının verilmesi probleminin modellenip çözülmesi amaçlanmıştır. Matematiksel model, üretim modeli ve teklif modeli olarak iki ana kısmı içeren entegre bir modeldir. Literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak bu entegre model üretim planlamada planlama ufkunu gün alıp saatlik bazda üretim miktarlarına karar verirken aynı zamanda gün öncesi enerji piyasasında yine saatlik miktar ve fiyat teklifleri de oluşturmaktadır. Üretim modeli kısmında santralin çalışabilme kapasiteleri ve rezervuardaki su miktarları dengesi dikkate alınmıştır. Teklif modelinde kullanılan piyasa takas fiyatları, fiziksel elektrik ticaretinin yapıldığı gün öncesi piyasasında günlük olarak saatlik bazda belirlenir. Piyasa katılımcıları için doğru teklif miktarı vermek önemlidir, çünkü piyasa fiyatının üzerinde olan teklifler kabul edilmez. Piyasa takas fiyatları (PTF) teklifler verildikten sonra belirlendiği için modelin PTF belirsizliği altında çözülmesi gerekmektedir. Bu yüzden, modelde kullanılmak üzere PTF tahminleri yapmak için bir tahmin modeli geliştirilmiştir. Bu tahmin modelinin hata payına dayalı olarak PTF'ler için senaryo bazlı bir çözüm elde edilmesi amaçlanmıştır. Gün içerisinde değişkenlik gösteren PTF değerleri için saatlik bazda olacak şekilde regresyon analizi yapılmıştır ve bulunan beklenen değer ve standart sapmaya göre farklı senaryolar üretilmiştir. Geliştirilen senaryo bazlı entegre modelin performansı sadece beklenen PTF değerleriyle çalışan entegre modelle ve problemin ilk önce üretim çizelgesine karar verilip sonra teklif optimizasyonu yapıldığı çözümleri ile karşılaştırılmıştır. Ayrıca tahmin hatasındaki artışın entegre optimizasyon modelinin performansına etkisini gösteren bir numerik çalışma yapılmıştır. Ek olarak seçilen parametrelerin değişiminin entegre modelin amaç fonksiyon değerini nasıl etkilediğini görmek için duyarlılık analizi yapılmıştır.Master Thesis Deri Kanseri Tedavisine Yönelik Pirol Katkılı Amiloid Tabanlı Nanofibröz Doku İskelesinin Kullanımının Araştırılması(TOBB ETÜ, 2021) Meydan, Ahmet Ersin; Büyükserin, Fatih2020 yılında dünya genelinde, 19.3 milyon yeni kanser vakası meydanı gelmiş ve 9.9 milyon kanser bağıntılı ölüm gerçekleşmiştir. Bu yeni vakaların 324,635'i ve ölümlerin 57,043'ü melanom kanseridir. Önceki yıllara kıyasla dünya çapında melanom görülme sıklığı gitgide artmış ve deri kanseri kökenli ölümlerin %75'ini oluşturmuştur. Günümüzde melanom kanseri tedavisinde hastalığın evresine bağlı olarak kullanılan yöntemler: cerrahi müdahale, immünoterapi, kemoterapi, hedefe yönelik tedavi ilaçları ve radyasyon tedavisidir. İdeal bir kanser tedavisinde, kanser hücreleri yok edilirken sağlıklı dokunun bütünlüğünün korunması en temel amaçtır. Tedavi sürecinde ve sonrasında sağlıklı hücrelerin zarar görmeden kanser hücrelerinin tamamen ortadan kaldırılması ve dokunun yenilenmesi tam olarak sağlanamamaktadır. Bu amaç doğrultusunda tez kapsamında; i) sığır serum albüminin (BSA) amiloid forma dönüştürülmesine (AL-BSA), ii) kütlece farklı oranlarda pirol katkılanmış AL-BSA'dan elektro-eğirme yöntemi kullanılarak doğal polimerik yapıda nanofibröz doku iskelelerinin üretilmesine (Pd-AL-BSA), iii) AL-BSA ve Pd-AL-BSA doku iskelelerinin fiziksel ve kimyasal karakterizasyonlarına, iv) in-vitro hücre kültürü çalışmalarında doku iskelelerinin, sağlıklı deri hücrelerinin ve melanom kanseri hücrelerinin canlılığı üzerindeki etkisinin incelenmesine ve v) doku iskelelerinin antimikrobiyal özelliklerinin in-vitro mikrobiyoloji çalışmaları ile analiz edilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Üretilen AL-BSA, %5, %10, %20 ve %50 Pd-AL-BSA doku iskelelerinin taramalı elektron mikroskobu, temas açısı ölçümü, FTIR analizi, çekme testi ve in-vitro hidrolitik ve enzimatik degradasyon karakterizasyonları gerçekleştirilmiştir. Hücre ve bakteri canlılıkları, kolorimetrik bir metot olan 3-(4,5-dimetiltiyazol-2-yl)-2,5-difeniltetrazolyum bromür (MTT) testi ile takip edilmiştir. AL-BSA, BJ normal insan deri hücresi ve A375 insan melanom hücresi üzerinde herhangi bir sitotoksik etki göstermemiştir. %50 Pd-AL-BSA doku iskelesi AL-BSA ile kıyaslandığında, BJ hücre canlılığını %37.38 ± 2.39 oranında arttırırken A375 hücre canlılığını %64.27 ± 1.30 oranında azaltmıştır. Böylelikle kanser hücrelerinin canlılığı inhibe edilirken sağlıklı hücrelerin canlılığı arttırılmıştır. AL-BSA'ya kıyasla %50 Pd-AL-BSA, E. coli canlılığı %54.45 ± 2.85 oranında inhibe ederken S. aureus'un canlılığında %51.28 ± 2.52 oranında inhibisyona sebep olmuştur. AL-BSA, TCPS'ye kıyasla E. coli ve S. aureus'a karşı yapışma önleyici özellik gösterirken, %50 Pd-AL-BSA antimikrobiyal aktivite göstermiştir. Sonuç olarak, %50 Pd-AL-BSA doku iskelesinin kanser hücrelerini öldürürken sağlıklı hücrelerin çoğalmasını arttırdığı ve antimikrobiyal özelliğe sahip olduğu gösterilmiştir. Bu tez kapsamında üretilen pirol katkılı amiloid tabanlı doku iskelesinin ileriye yönelik yeni biyomalzemelerin tasarımlarına ışık tutacağı düşünülmektedir.Master Thesis Eklemeli İmalat için Eş Zamanlı Proses Parametre ve Topoloji Optimizasyonu(TOBB ETÜ, 2021) Gökdağ, İstemihan; Acar, ErdemEklemeli imalat (Eİ) teknolojisinin gelişmesi ile topoloji optimizasyonu (TO) kullanılarak tasarlanan karmaşık geometriler üretilebilmektedir. Havacılık endüstrisi gibi ağırlığın kritik olduğu sektörlerde, tasarımların mekanik isterleri sağlaması ve ağırlığının optimize edilmesi oldukça önemlidir. Bu çalışma kapsamında, Seçici Lazer Ergitme (SLE) yöntemi kullanılarak 9 farklı proses parametre seti ile AlSi10Mg malzemesine sahip numuneler üretilmiştir. Üretilen numunelerin mikroyapı görselleri taramalı elektron mikroskobu (TEM) yardımı ile elde edilmiştir. Mikroyapı görüntüleri kullanılarak, eriyik havuz boyutları, ötektik Si hücre boyutları ve Si çökelti boyutları ölçülmüştür. Ölçülen sonuçlar kullanılarak proses parametreleri ile hücre boyutları ve Si çökelti boyutları arasında parametrik ilişkiler kurulmuştur. Oluşturulan parametrik denklemler, Hall-Petch ve Orowan mukavemetlendirme mekanizmalarına entegre edilerek AlSi10Mg malzemesinin akma dayanımı ile proses parametreleri arasında bir ilişki kurulmuştur. Oluşturulan denklemler ile hesaplanan akma dayanımı sonuçları, nano-indentasyon testleri ile elde edilen akma dayanımı sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Deneysel sonuçlar ile doğrulanan parametrik akma dayanımı modeli, tasarım problemlerine entegre edilmiştir. Tasarım uygulama problemleri olarak ankastre kiriş, MBB kirişi ve L braket tasarımı problemleri çözülmüştür. Her bir tasarım problemi, geleneksel topoloji optimizasyonu (GTO), yapısal topoloji optimizasyonu (YTO), ardışık proses parametre ve topoloji optimizasyonu (APPTO) ve son olarak eş zamanlı proses parametre ve topoloji optimizasyonu (EPPTO) olmak üzere 4 farklı yöntem ile çözülmüştür. Geliştirilen EPPTO yöntemi ile lazer gücü, tarama hızı ve topoloji aynı anda minimum maliyet amaçlanarak optimize edilmiştir. Ankastre kiriş ve MBB kiriş tasarım problemlerinin çözülmesi ile orta ölçekli tasarım problemlerine başarılı bir şekilde uygulanabilirliği kanıtlanan EPPTO yöntemi, son olarak havacılık endüstrisinde sıklıkla kullanılan L braket tasarımına uygulanmıştır. EPPTO yöntemi ile elde edilen sonuçlar, GTO sonuçları ile kıyaslandığında, ankastre kiriş, MBB kirişi ve L braket tasarımları için sırasıyla %18, %20 ve % 17 oranında toplam maliyetin azaltıldığı belirlenmiştir. Tüm tasarım problemlerinin sonuçları incelendiğinde, EPPTO yöntemi ile ağırlık, yapısal ve enerji yoğunluğu isterlerini sağlayan optimum üretim parametreleri ve topoloji elde edilerek, diğer TO yöntemlerine göre en düşük maliyet değerleri elde edilmiştir.Master Thesis Füze Sistemlerinde Kullanılan Atılabilir Lüle Tutucu Parçasının Topoloji Optimizasyonu ile Tasarımının İyileştirilmesi(TOBB ETÜ, 2024) Koçluk, Halil İbrahim; Acar, ErdemHavacılık sektöründeki en önemli kısıtlamalardan birisi de düşük kütleli tasarımdır. Bu durum füze/roket sistemleri için de oldukça dikkat edilen bir husustur. Füze/roket sistemleri günümüz savunma sektöründe kullanılan en etkili silah sistemleridir. Özellikle uzun menzilli füze sistemleri ülkeler için önemli birer güç çarpanıdır. Füzeler/roketler itki sistemlerine göre katı yakıtlı, sıvı yakıtlı, hibrit, ramjet, scramjet şeklinde sınıflandırılabilir. Bu çalışmanın da konusu olan ramjet jet motoru, karşıdan gelen havayı sıkıştırmak için hava kanallarına sahip bir tür hava soluyan jet motorudur. Bu çalışmada, ramjet füze sisteminde kullanılan atılabilir lüle tutucu parçasının topoloji optimizasyonu ile kütle azaltılması amaçlanmıştır. Lüle sistemi, yanma odasında oluşan yüksek sıcaklık ve basınçtaki gazların dışarıya atıldığı açıklıktır. Bu sayede itki oluşur. Literatürde sabit lüle tasarımları üzerine oldukça fazla miktarda çalışma mevcuttur, fakat atılabilir lüle tasarımı konusunda yapılan çalışmalar kısıtlıdır. Tasarım çalışması öncesi füze yanma odasında bulunan yakıtın yanması sonucu oluşan basınç nedeniyle lüle sistemi üzerinde oluşan yükler hesaplanmış, benzer sistemlerde kullanılan atılabilir lüle tasarımları, çalışma prensipleri incelenmiş ve uygun bir tutucu sistemi tasarlanmıştır. Tutucu sistemin tasarımı bilgisayar ortamında 3D olarak modellenmiş ve ANSYS yazılımı kullanılarak analizlere tabi tutulmuştur. Topoloji optimizasyonu çalışmasında tutucu parça sistemine %30 oranında kütlesel hafifleme girdisiyle optimizasyon yapılmıştır. Analiz sonucu elde edilen tasarımların üretimi gerçekleştirilerek hidrostatik basınç testlerine sokulmuş ve tasarım doğrulamaları yapılmıştır.Master Thesis İnsansız Hava Aracı (iha) ve İnsansız Su Aracı (isa) Baz İstasyonlarının Kara ve Su Altı Ağlarda Maksimum Kapsama Sağlayacak Şekilde Yerleşimi(TOBB University of Economics and Technology,Graduate School of Engineering and Science, 2021) Kahriman, Berkay; Demirtaş, Ali Murat; Tavlı, BülentSon yıllarda insansız araçlarda meydana gelen teknolojik gelişmeler sayesinde insansız araçlar telekomünikasyon, sualtı araştırmaları ve savunma gibi birçok alanda spesifik uygulamalarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamalarda cihazlar (sensör, mobil cihaz, veri depolama merkezi vb.) arası veri iletiminde meydana gelebilecek kayıpların minimum seviyede tutulması amaçlanmıştır. Bunun için hareket kabiliyeti yüksek olan insansız araçların baz istasyonu olarak kullanılması alternatif bir çözüm olmuştur. Bu çalışmada hem kara hem de deniz ağlarının iyileştirilmesi kapsamında maksimum sayıda kullanıcıyı veya sualtı algılayıcıyı kapsayacak şekilde İnsansız Hava Aracı Baz İstasyonu (İHABİ) ve İnsansız Su Aracı Baz İstasyonu (İSABİ) yerleşimi incelenmiştir. Çalışmanın ilk kısmında, birden fazla İHABİ yerleşim problemi için makine öğreniminde kullanılan metotlar önerilmiştir ve gerekli olan veri setinin oluşturulması için çoklu İHABİ yerleşim optimizasyon modeli oluşturulmuştur. Makine öğrenimi yaklaşımında sırasıyla; Evrişimsel Sinir Ağları (CNN), Artçıl Sinir Ağları (ResNet),Derin Sinir Ağları (DNN) ve K-Means algoritması kullanılmıştır. Makine öğrenimi yaklaşımında kullanılan yöntemler, Karma Tamsayılı Doğrusal Olmayan Programlama (KTDOP) optimizasyon modeli ile kapsanan kullanıcı sayısı bakımından kıyaslanmıştır. ResNet modelinin diğer makine öğrenimi modellerine göre üstün bir sonuç verdiği gözlemlenmiştir. Çalışmanın ikinci kısmında, tek İSABİ yerleşimi için amaç fonksiyonu maksimum sayıda sualtı algılayıcı kapsanması olan KTDOP optimizasyon modeli oluşturulmuştur. Optimizasyon modeli sonuçları, farklı sayıda sualtı algılayıcı ve iletim gücü seviyeleri açısından Kıyaslama Konum Merkezi noktaları ile kıyaslanmıştır. Daha sonra birden fazla İSABİ kullanımı için optimizasyon modeli güncellenip, K-Means algoritması ile kapsanan sualtı algılayıcı sayısı bakımından kıyaslanmıştır.Master Thesis Mapping the Interaction Between Research and Education Fields of Sustainability in Architecture: a Retrospective Timeline(TOBB ETÜ, 2022) Özgenç, Ömer; Çağlar, Tayyibe Nur; Sipahioğlu, Işıl RuhiAraştırmacılar yeni bilgileri, geçmişte yapılmış araştırmaların sonuçları ışığında üretir ve sunarlar. Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojileri geliştikçe daha fazla araştırma sonucuna ulaşabilme imkânı ve gerekliliği muazzam bir şekilde arttı. Araştırma sayıları arttıkça, araştırma çıktılarının akademik literatür içerisinde oluşturdukları ilişkiler ağı genişlemekte ve karmaşık olmaktadır. Bu ağın içerdiği ilişkileri ve anlamları deşifre etmek gün geçtikçe daha zor hale gelmektedir. Bu çalışma, bibliyometrik veri kullanarak araştırma alanının içerisinde oluşan ilişkiler ağını göz önüne seren bir yöntem önerir. Bu yöntemle çağımızın veri güdümlü doğası sonucu sürekli büyüyen bibliyometrik veri, araştırmacının ele aldığı konu ve araştırma sorusuna yönelik olarak sadeleştirilir; bilgi görselleştirme araçlarından faydalanılarak var olan araştırma sonuçları arasındaki ilişki ağları şematik olarak gösterilir. Elde edilen veri ile retrospektif zaman çizelgesi oluşturulur ve tartışma zemini olarak kullanır. Bu tez, önerilen metodu sürdürülebilir mimarlık ve mimarlık eğitimiyle ilgili örnek bir konu üzerinde uygulayarak test eder. Sürdürülebilirlik kavramı, Birleşmiş Milletlerin 1987 Brundtland Komisyonu Raporunda tanıtılmasıyla birlikte olağanüstü önem kazanmıştır. Geçtiğimiz yıllar içinde, sürdürebilirlik üzerine yapılan araştırmalardaki kayda değer artışa paralel olarak, kavram bağlamsal olarak evrimleşmiş ve çok sayıda tanım elde etmiştir. Sürdürülebilirlik alanındaki ilerici akademik araştırmalar, mimarlığın eğitim ve uygulama alanlarını da etkilemiştir. Bu çalışma, bibliyometrik veri aracılığıyla mimarlık alanında, sürdürülebilirlik kavramının gelişimine ve mimarlık eğitimindeki yansımalarının tarihsel sürecine odaklanır. Böylelikle, bu çalışma mimarideki sürdürülebilirlik kavramının hem araştırma hem de eğitim alanlarını aydınlatır. Çalışma, bibliyometrik veri görselleştirme aracı olarak VOSviewer ve CiteSpace'i, ağ görselleştirme aracı olarak Gephi'i ve veri görselleştirmesi için Tableau aracını kullanır. Zaman çizelgesi, konu bağlamındaki önemli olayların yerleştirilmesine olanak tanır, araştırma alanındaki yönelimleri, örüntüleri ve döngü noktalarını sergiler, böylelikle, karşılaştırma ve nitel analiz için zemin sağlar. Bibliyometri analizi aynı zamanda öncü bilim insanlarını, etkili yayınları ve en ilgi çeken araştırma konularını gösterir. Sürdürülebilirlik paradigması, Birleşmiş Milletlerin Brundtland Komisyonu Raporunda (1987) tanıtılması itibarıyla olağanüstü önem kazanmıştır. Yolculuğu boyunca, bilimsel araştırmadaki kayda değer artışa paralel olarak, sürdürülebilirlik kavramı bağlamsal olarak evrimleşmiş ve çok sayıda tanım elde etmiştir. Nitekim, sürdürülebilirlik alanındaki ilerici akademik araştırma mimarlığın hem eğitim hem uygulama alanlarını etkilemiştir. Bu çalışma, bibliyometri verileri aracılığıyla sürdürülebilirlik araştırmasının mimarlık alanındaki gelişimine ve mimarlık eğitimindeki yansımalarına tarihsel bağlamda odaklanır. Böylelikle, çalışma mimarideki sürdürülebilirliğin hem eğitim hem de araştırma alanlarını aydınlatır. Bu amaçla, bibliyometri veri analizi görselleştirmesi, okuyucunun katılımını teşvik etmek amacıyla kullanılır. Çalışma, çeşitli bibliyometri verisi görselleştirme araçları (VOSviewer, CiteSpace), ağ görselleştirme aracı (Gephi) ve veri görselleştirme aracı (Tableau) kullanır. Zaman çizelgesi, konu bağlamındaki önemli olayları karşılaştırma için yerleştirerek araştırma alanındaki yönelimleri, örüntüleri ve döngü noktalarını sergiler. Bibliyometri analizi aynı zamanda öncü bilim insanlarını, etkili yayınları ve en ilgi çeken araştırma konularını gösterir.Master Thesis Mikrorna Ekspresyon Seviyeleri ve Genetik Varyasyonları ile Eksfoliasyon Sendromu ve Eksfoliatif Glokom İlişkisinin İncelenmesi(TOBB ETÜ, 2021) Başer, Tuğba Öztürk; Demirdöğen, Birsen CanEksfoliasyon sendromu (XFS) yaş arttıkça daha fazla gelişim gösterdiği bilinen, anormal fibriler moleküllerin göz dokularında birikmesi ile tanımlanan bir hücre dışı matriks hastalığıdır. XFS'nin patogenezinde oksidatif ve hücresel stres ile inflamatuar yolaklar önemli yer tutmaktadır. Aköz hümör sıvısının drenajını sağlayan kanalların eksfoliasyon birikintisi ile tıkanması ve bu suretle göz içi basıncının (GİB) artmasıyla ortaya çıkan eksfoliatif glokom (XFG), tedavi edilmediği takdirde körlüğe sebep olabilmektedir. Bu nedenlerle XFS'nin erken dönemde teşhisinin önemi büyüktür. mikroRNA'lar (miRNA) mesajcı RNA'ların (mRNA) regülasyonunda rol oynayan önemli post-transkripsiyonel düzenleyicilerdir. miRNA ekspresyon seviyelerinin çeşitli hastalıklarda değiştiği belirlenmiştir. miRNA'ların genlerinde bulunan tek nükleotid polimorfizmlerinin (SNP), miRNA'ların işlenmesini etkilediği ve çeşitli hastalıklara yatkınlıkta rol oynayabildiği bilinmektedir. Bu çalışmada, inflamasyon ile ilişkili yolaklarda rol oynadığı bilinen miR-146a ve miR-196a-2'nin plazma ekspresyon seviyeleri ile mir-146a rs2910164 G/C ve mir-196a-2 rs11614913 C/T SNP'lerinin XFS ve XFG hastalıkları için biyobelirteç olma potansiyellerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma grubu, genotipleme kısmında, 260 XFG hastası, 260 XFS hastası ve 295 kontrolden oluşurken, ekspresyon seviyesi belirleme kısmında, her grup içerisinden 27 XFG hastası, 25 XFS hastası ve 27 kontrolden oluşmaktadır. Kan örnekleri Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü (Ankara, Türkiye) tarafından toplanmıştır. SNP'lerin genotiplemeleri PCR-RFLP yöntemi ile, miRNA'ların plazmadaki ekspresyon seviyelerinin belirlenmesi ise qRT-PCR yöntemi ile yapılmıştır. Relatif ekspresyon seviyeleri 2-??Ct yöntemi ile hesaplanmıştır. Genotip analizlerine göre, rs2910164 ve rs11614913 için minör alel frekanslarının ve genotip dağılımlarının, XFG, XFS ve kontrol grupları arasında farklı olmadığı görülmüştür. Plazma hsa-miR-146a-5p relatif ekspresyon seviyesinin, XFG ve XFS gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde yüksek olduğu tespit edilmiştir (XFG vs. kontrol: P<.001, XFS vs. kontrol: P=.001). Hsa-miR-196a-5p relatif ekspresyon seviyesinin ise, gruplar arasında farklı olmadığı görülmüştür. Lojistik regresyon analizleri sonucunda, plazma hsa-miR-146a-5p relatif ekspresyon seviyesinin XFG ile yaklaşık 6 kat (P=.001; dominant model), XFS ile yaklaşık 4 kat (P=.005; dominant model) ilişkili olduğu tespit edilmiştir. ROC analizleri sonucunda, plazma hsa-miR-146a-5p relatif ekspresyon seviyesinin, XFG için "iyi" (AUC=0.897, P<.001, duyarlılık=%89, özgüllük=%78), XFS için "orta" (AUC=0.779, P=.001, duyarlılık=%52, özgüllük=%93) dereceli bir tanı testi olabileceği görülmüştür. Bu çalışmada, mir-146a rs2910164 G/C ve mir-196a-2 rs11614913 C/T SNP'leri ve miR-146a ve miR-196a-2'nin plazma ekspresyon seviyeleri ile XFS ve XFG arasındaki ilişki ilk kez araştırılmıştır. Sonuç olarak, hsa-miR-146a-5p relatif ekspresyon seviyesinin, XFG ve XFS için kan tabanlı biyobelirteç olma potansiyeline sahip olduğu görülmüştür. Bu tez çalışması ileride XFG ve XFS'nin erken teşhisi, prognozun takibi ve tedavisinde kullanılabilecek yeni tanı testleri, biyosensörler ve terapötik ajanlar geliştirilmesine öncülük edecek potansiyele sahip sonuçlar ortaya koyması nedeniyle Biyomedikal Mühendisliğine katkı sağlayan bir projedir.Master Thesis Poısson Oranı Yaklaşık 0 veya 1 Olan, İki Boyutlu, Düzlem İçi İzotropik Latis Malzemelerin Tasarımı ve Mekanik Özelliklerinin Nümerik Olarak Karakterizasyonu(TOBB ETÜ, 2024) Dere, Nihan Çam; Tekoğlu, CihanLatis malzemeler, düşük ağırlık, yüksek özgül mekanik, termal, akustik ve titreşim gibi özellikleri sayesinde yoğun katı malzemelere umut verici bir alternatif sunmaktadır. Eklemeli imalat teknolojileri, istenen özelliklere sahip (negatif Poisson oranı dahil) latis tasarımına ivme kazandırmış olsa da saf bükülme altında benzersiz bir monoklastik eğrilik sergileyen sıfır Poisson oranına sahip latisler sınırlı sayıdadır. Bu malzemeler, şekil değiştiren silindirik panel uygulamalarında büyük talep görmektedir. Spektrumun diğer ucunda ise tıpkı düzgün altıgen latis gibi olağanüstü enerji sönümleme yeteneklerine sahip, Poisson oranı v=1 olan latis malzemeler bulunmaktadır. Bu çalışmada, yeni geliştirilmiş 14 adet düzlem içi izotropik iki boyutlu latis malzeme sunulmaktadır. Bunlardan yedisinin düşük bağıl yoğunluklarda Poisson oranı v≅1 iken, üçünün düşük bağıl yoğunluklarda Poisson oranı v≅0'dır. Kalan dört latisten ikisinin tıpkı Kagome latis gibi düşük bağıl yoğunluklarda Poisson oranı v=0.33 iken, geriye kalan iki latisin düşük bağıl yoğunluklarda Poisson oranı sırasıyla v=0.51 ve v=0.85 olarak bulunmuştur. Geliştirilen latislerin düzlem içi elastik özelliklerini karakterize etmek için sonlu elemanlar analizi yöntemi kullanılmıştır. Poisson oranı v≅0 olarak bulunan üç latisin Poisson oranlarının bağıl yoğunluk değerinden neredeyse hiç etkilenmediği gözlenmiştir. Poisson oranı v≅0 olan latislerden ikisi uygulanan yük altında uzama baskın deformasyon gösterirken diğeri eğilme baskın deformasyon göstermektedir. Poisson oranı v≅1 olan diğer yedi latis ise uygulanan yük altında tıpkı altıgen latis gibi eğilme baskın özellik göstermektedir. Ancak, bu malzemelerden dördü altıgen latisten daha yüksek bir direngenliğe sahiptir.Master Thesis Tüm Gerilme Oranları Sabit Tutularak Yapılan Birim Hücre Hesaplamaları(TOBB ETÜ, 2021) Koçhan, Berkay; Tekoğlu, CihanMetallerde ve metal alaşımlarında sünek kırılma, ikinci faz parçacıklarda çekirdeklenen mikroskopik ölçekli boşlukların büyümesi ve birleşmesi yoluyla meydana gelmektedir. Sünek kırılma aşamalarının, özellikle boşluk çekirdeklenmesi ve birleşmesi aşamalarının ayrıntılı olarak deneysel yöntemler ile araştırılması oldukça zordur ve nümerik yöntemlerin kılavuzluğunu gerektirmektedir. Literatürde yapılan çalışmalar ile periyodik olarak dağılmış boşluklar içeren ideal malzemeler üzerinde yapılan boşluklu birim hücre sonlu elemanlar hesaplamaları, sünek kırılmanın nümerik simülasyonları için uygun bir araç haline gelmiştir. Geçen yüzyılda, gerilme üçeksenliliğinin sünek kırılma üzerindeki etkisi iyi bilinmekte, ancak kesme yükleri göz ardı edilmekteydi. Bu nedenle, boşluklu birim hücre hesaplamaları, yalnızca normal gerilimlerin oranları, yani ?_11=?_11/?_22 ve ?_33=?_33/?_22 kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, son on yılda yapılan deneysel çalışmalar, Lode parametresi aracılığıyla sünek kırılma simülasyonlarına dahil edilen, düşük gerilme üçeksenliliğinde kesme yüklerinin sünek kırılma üzerindeki belirgin etkisini ortaya çıkarmıştır. Kayma yüklerinin boşluk büyümesi ve birleşme üzerindeki etkisini hesaba katmak için Tekoğlu (2014), merkezinde küresel bir boşluk içeren kübik birim hücre üzerindeki gerilme durumunun üç adet boyutsuz gerilme oranı, yani ?_11=?_11/?_22, ?_33=?_33/?_22 ve ?_12=?_12/?_22 ile temsil edildiği bir sonlu elemanlar çerçevesi geliştirmiştir. Bu çalışmada, Tekoğlu (2014) çalışması genişletilerek, birim hücre üzerindeki gerilme durumunun tamamının beş adet boyutsuz gerilme oranı, yani ?_11=?_11/?_22, ?_33=?_33/?_22, ?_12=?_12/?_22, ?_13=?_13/?_22 ve ?_23=?_23/?_22 ile temsil edilebildiği bir sonlu elemanlar çatısı geliştirilmiştir. Geliştirilen hesaplama çatısı, sayısal olarak verimli olmasının yanı sıra, gerilme oranlarını hesaplama boyunca düşük yüzdelerdeki (%1'in altında) hatalar ile sabit tutabilmektedir. Ayrıca, boşluklar veya parçacıklar içeren herhangi bir birim hücreye uygulanabilir olan genel bir hesaplama çatısı olma özelliğini taşımaktadır. Bu çatıya ek olarak, sadece asal gerilme durumu altında gerçekleştirilen birim hücre hesaplamaları için modelleme ve hesaplama maaliyeti daha düşük olan alternatif bir yöntem önerilmektedir.

